05 Haziran 2014

sinemanın büyüsü

Ara ara geçmiş filmlerden sahneler ve replikler hortluyor beynimde.  Yarı bilinçle izlenmiş, zamanla eksilmiş, ama hafızamda izini bırakmış, hayal gücümde yeniden biçimlenip aklıma gelip gelip duran silik sahneler ve sözler...Ne olduklarını bulmak ise oldukça zor.

Eski TRT3' de Atilla Dorsay'ın sinema programlarından izlenme çoğu. Biri Tarkovski'den Stalker, onu hatırlıyorum, biliyorum. Bu aralar aklıma gelip gelip duran iki tanesinden biri eski siyah beyaz bir Rus filmi. Diğeri de İtalyan galiba. Rus filminde soylu bir ailenin kızı ile bir oğlan arasındaki kaçak naif ve romantik aşk. Evin ormanlık arazisindeki kaçak buluşmaları ve aklımda kalan aşkları değil orman. Diğerinde de bir kadın, sanki kaçırılıyor ya da zorla bir yerlere götürülüyor, yine ormanda saklanılırken, diğerlerini öldürmek için kadının yılmadan zehirli mantar yedirmeye çalışması yanındakilere. Orman, su kenarı ve mantarlar gözümün önünde. Filmleri izlerken başka, ardlarından bıraktıkları bu izler başka bir tad veriyor insana. Her şey siliniyor sahneler kalıyor akılda. Ya da sözler. "I have no idea of this whatsoever" mesela...

Fırtına hatırlattı bu gri atmosferli filmleri şu anda.

1 yorum: